Şimdi fırından çıktı

Image

Bazen biraz un biraz su, tuz ve mayadan ibaret ekmek ; bazen kağıt ve kurşunkalem, ya da rengarenk akrilik boyalar ve kanvas kumaş; belki bir bilgisayar; çimento, demir, kum,ateş, çamur, taş, ahşap, deri, ipek, elmas veya çiçekler aracılığıyla ortaya konanlar…. ne kadar çok yolu var kendini ifade etmenin…..Bazıları basit bazıları çok karmaşık. Kimi en temel ihtiyaçlarımızı karşılıyor. Kimi çok az insanın büyük bedeller ödeyerek sahip oldukları lüks olarak etiketleniyor. Özünde hepsi bir.  Anlaşılmak takdir görmek için, ya da sadece kendini ifade etmek için ortaya konanlar……Evdeki fırının içinden çıkıp mideme ulaşana kadar iki küçük somunun bana düşündürdükleri bunlar…

Tabii bir de basitin güzelliği var…. Güzelliğin nasıl da göreceli olduğu… Aynı un su ve mayayla bir liradan az maliyetle yapılan ekmeğe,  Güney Avrupa’da şık bir restoran masasının  eklediği değer ile Kuzey Afrika’da sokak fırınında küreğin ve kesekağıdının eklediği değer aynı değil. Oysa lezzeti ve doyuruculuğunda benim dilimin anladığı bir fark yok. Yarattığı mutluluksa kişiye, ana, ve daha kimbilir nelere göre değişir

Zihin oyunlar oynar, görecelidir biliyorum. Zaman geçtikçe geçmiş yaşandığından daha güzel veya çirkin hatırlanabilir… Bununla beraber burnumda ekmek kokusu gözlerimin önünde farklı yerlerde yediğim ekmekler. Biri boğazımı tırmalıyor gözlerimi doldururken gülümsememe sebep oluyor.  Bingazi’de çocukları okuldan alıp eve giderken yoldaki           ( gerçek anlamda yolun kenarında,içinde odunlar yanan bir fırın ve tezgahtan oluşan dükkan; bir binanın içinde değil) fırından aldığımız ekmeklerin yarısını ellerimiz yanarak eve varmadan  gülüşlerimizi katık edip tüketişimizin hatırası….Mutlu olduğum anlardan birini sorsalar hiç duraksamadan anlatabileceklerimden biri….Yazık ki hiç fotoğraflanmamış gündelik mutluluklardan…….

Alt tarafı İlknurun bugün yaptığı benim de önce fotoğraflayıp sonra mideme indirdiğim ekmeklerin tarifini yazacaktım, belki haftasonu sabah çocuklarınıza ve /veya sevgilinize pişirip buzdolabında  ne varsa katık edip yemek için, belki aceleyle sizde bir kaç kahkaha bir kaç öpücük katık edersiniz ekmeklerinize.

İlknur’un ekmeği:

yarım kilo un; bir tatlı kaşığı kuru maya; bir kesme şeker; bir tatlı kaşığından az tuz; mantı hamurundan yumuşak kulak memesinden sert hamur yapmaya yetecek kadar su.

Maya ve şekeri biraz suyla eritin, elediğiniz un ve tuza ekleyerek ve pek tabii su da ekleyerek hamur haline getirin. Üzerini örtüp bir süre dinlendirin. Minik somunlarınızı hazırlayıp fırın tepsisine yerleştirdikten sonra dinlendirmeye devam edin. Somunların arasında yeterli mesafe bulunsun, dinlenirken kabarmaya devam edecekler. 180 derecede ısıtılmış fırında pişirin. Fırından çıkarınca elinizi ıslatıp hafifce ekmeklerin üzerine su serpin temiz bir mutfak bezi kapatıp ılıyına kadar kenarda tutun veya yanık dil ve ağıza razı olun.

Gündelik mutlulukları hem yaşamak hem paylaşabilmek üzere

Leave a comment